Kadınların büyük sorunu: kanamalar ve bu nedenlerden sadece biri MİYOM’lar

normal adet kanamalarının düzensiz yada çok olması hem üretkenlik çağında hem de menopoz öncesi dönemde  karşılaşılan bir sorundur.bunların bir kısmı hormonal dengedeki bozukluk,bir kısmıda uterus yani rahimin iyi yada kötü huylu urları,yumurtalık kist yada tümörleri gibi hastalıklara bağlıdır.

bu gurup içersinde yer alan miyomlar zaten toplumda 4 yada 5 kadından birinde görülebilen bir rahatsızlıktır. ayrıca  ailesinden birinci dereceden yakınında  miyom varsa kendinde de görülme olasılığı artar.bu nedenle miyomlar üzerinde durulması ve toplumun bilgilendirilmesi gereken bir hastalıktır.

miyomlar rahimin kas dokusundan gelişen iyi huylu urlardır.doğurganlık çağının bir rahatsızlığı olup

ergenlikten önce ve menopozdan sonra oluşmazlar.çünki oluşup gelişmeleri için hormonlara, özellikle de östrojene ihtiyaçları vardır.kişinin evli yada bekar olması da farketmez.büyüklükleri değişir,toplu iğne başından yeni doğmuş çocuk büyüklüğüne kadar ulaşan miyomlar vardır.bizim çıkardığımız böyle bir miyom 3 kilo 200 gr ağılığında idi. artık erken tanı ve yıllık yapılan kotroller ,gelişen teknolojiya bağlı tetkiklerin uygulanması vede erken tanı sayesinde bu büyüklükte miyomlarla nadiren karşılaşıyoruz, bu büyüklükte miyom olmasının  nedeni bu miyomu taşıyan kişilerin korkuları nedeniyle tedaviyi istememeleri ve giderek miyomun büyümesidir.tek olabildiği gibi patates çuvalı gibi diye benzetme yapabildiğimiz çok sayıda miyom da olabilir.

miyomların kişide yol açtığı şikayetler yada diğer bir deyimle belirtiler sadece kanamayla ilgili değildir.

kanama: ilk sıradaki belirti olup,düzensiz yada fazla kanama en önemli şikayet nedenidir.

ağrı : özellikle miyomun yapısında bir değişiklik olduğunda ki biz bunlara dejeneratif değişiklikler diyoruz,ağrı yapabiliyor.bu değişiklikler nelerdir diyebilirsiniz . örnek verecek olursak miyom dokusunda kalsiyum birikmesi yani kireçlenme,nekroz dediğimiz erime,erimeyi takiben enfeksiyon gelişmesi olarak sıralayabiliriz.çok az bir olasılıkla da sarkom dediğimiz kötü huylu değişiklik olabilirki, görülme olasılığı %0.5-1 arasındadır.bunlardan sadece ultrasonografide kalsifikasyonu görebiliriz.diğerlerini yine ultrasonografi ile dejeneratif değişiklik olarak görebiliriz ama karakterini yani ne tür bir değişiklik olduğunu anlayamayız..bu nedenle dejeneratif değişiklik gördüğümüz yada süratle büyüyen miyom varlığında operasyon öneririz.

bası belirtileri: karında ,barsaklar ve kendine yakın diğer organlar üzerine büyüyen myomların yaptığı bası sonucu sık idrara çıkma,idrar kaçırma,idrar yolları ile ilgili diğer şikayetler,gaz ve kabızlık şikayetleri oluşur.

bazen de yerleştği yer nedeniyle infertilite yani kısırlığa neden olabilir.gebeliğin yerleşmesine mani olabildiği gibi düşüklere de neden olabilirler.

ancak her miyom belirti vermez ve tesadüfen yapılan kontroller sırasında tesbit edilebilir.bunun birkaç nedeni olabilir.miyomun yerleştiği yer ve büyüklüğü bunlardan bazılarıdır.miyomlar rahimin kas dokusu içinde başlar fakat büyüme yönleri değişiktir.örnek vericek olursak bazıları karın boşluğuna doğru,bazıları rahim içindeki boşluğa doğru,bazıları da bağların arasına doğru büyüme eğilimindedir.bazen de tüm rahimi büyütürler.rahim boşluğuna doğru büyüyenler adet kanamalarının fazla olması ve uzun sürmesine neden olurlar.karın boşluğuna doğru büyüyenler genelde belirti vermezler.ancak büyük boyutlara ulaşınca daha çok bası belirtisi verirken çok sayıda miyom söz konusuysa bunlarda da aşırı ve düzensiz kanama söz konusudur.

tanı yani teşhis: muayene ultrasonografi , bazende mr ile teyit edilerek tanı konulabilir.ayrıca hem tanı hem de tedavide uygulayabileceğimiz histeroskopi (rahim içine doğru gelişmiş myomların tanısı için) ,laporoskopi (rahim ve miyomların karın içindeki durumunun gözlenmesi için) gibi yöntemler de vardır.

tedavi: myomların yerleştiği yer ve büyüklüğü önemlidir demiştik.küçük miyomlara (1.5 , 2 hatta 3 cm ) ve karın boşluğuna doğru büyümüş ve belirti vermeyen miyomlara  müdahale edilmez takipte kalırlar .duruma göre 3-6 ayda bir kontrolde kalmak üzere takip edilirler. büyüklüğü fazla değişmiyorsa bu süre 1 yıla kadar uzatılabilir.ancak süratle büyüyen miyomlar istenmeyen bir değişikliğe dönüşme ihtimali nedeniyle çıkarılmalıdır. yada daha önce ifade ettiğimiz dejeneratif değişiklikler varsa yine çıkarılmalıdır. ayrıca genel durumu bozacak kadar kanamalı ve tedaviye cevap vermeyen miyomlarda   çıkarılmalıdır.bunun dışında hiçbir belirti vermiyor ama  2.5 aylık gebelik büyüklüğüne ulaşmışsa bu miyomlarda   çıkarılmalıdır.myomların çıkarılmasına miyomektomi diyoruz.bazen özellikle menopoza yakın kadınlarda myomlarla birlikte rahimin çıkarılması da gerekebilir.

gebelik ve miyom varlığındaki davranışımıza gelince: eğer myomları olan bir kadın gebe kalmışsa birşey yapmaz  gebeliği yakın takip ederiz.gebelik ya düşükle sonuçlanır yada büyük bür sorun çıkarmadan devam eder.gebelik  uygun haftaya  geldiğinde sezaryenle doğumu gerçekleştirir,bu sırada miyomları da çıkarırız.bu konuda deneyimi olan hekimler bu yöntemi uygulamalıdır.aksi halde  istenmeyen komplikasyonlar gelişebilir. eğer deneyikli bir ekip değilse doğum gerçekleştirilir,miyomların çıkarılması daha sonra yapılacak bir operasyonla gerçekleştirilir. .miyom tanısı konduğunda gebelik yoksa ve gebelik isteniyorsa önce miyomektomi yaparak miyomlar çıkarılır ve 6 ay –1 sene gibi bir süre geçtikten sonra gebelik planlanır.

tedaviyi şöyle özetleyebiliriz: ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi olmak üzere.tıbbi tedavi dediğimiz ilaç tedavisi miyomları yok etmez ve kanama şikayetlerinde kanamayı azaltmak ve düzenlemek ve az da olsa büyümeyi önlemek için tıbbi tedavi uygulanabilir.bunlar doğum kontrol hapları ve östrojen karşıtı ilaçlardır.ayrıca beyin seviyesinden salgılanan hormonları baskılayarak miyomları küçülten tıbbi tedaviler de vardır. fakat bu tedavi 2-3 ayı geçmemelidir.çünki bu tedavi hem hastayı menopoza benzeyen sıkıntılarla başbaşa bırakır,hemde 6 ay gibi bir sürede kemik erimesi demek olan osteopororoza yol açar.kısa süreli verilen bu tedavi histeroskopi yada laporoskopi ile çıkarılacak olan miyomların küçülmesi ve kanamanın azaltılması için seçilebilir.

ancak miyomun asıl tedavisi cerrahidir.bu demek değildirki her miyoma cerrahi uygulayalım.

cerrahi tedavi de 2 ye ayrılır,endoskopik cerrahi ve açık cerrahi olmak üzere.

her 2 yöntemde de 2 yol vardır,sadece miyomun çıkarılması ki yukarda değindiğimiz gibi buna miyomektomi diyoruz.diğeri de histerektomi dediğimiz miyomlarla birlikte rahimin  de çıkarılmasıdır. endoskopik yöntemlere gelince,tanıda sözettiğimiz histeroskopi ve laporoskopiyi tedavide de kullanabiliriz.tabi bu yöntemlerin kullanılmasında  myomların oturduğu yer ve büyüklükleri  ve sayıları da önemlidir.ayrıca hastanın yaşı,aile planlamasını tamamlayıp tamamlamadığı kararımızı etkileyen bir diğer faktördür.bazen hasta menopoz yaşına yakındır çok sayıda miyomu vardır ama organ kaybetmek istememektedir yada bekardır evlenip çocuk sahibi olma ümidi vardır.bunlarda da miyomektomi yapabilmekteyiz.ancak bunda da çıkarılacak miyom sayısı çok fazla olmamalıdır,bu sefer ameliyat sonu oluşacak kanamaları durduramayız. şunu da unutmamalıyız,miyom çıkardığımız hastada bir daha miyom olmıyacak diye birşey yoktur,tekrarlayabilir.

sonuçta tanıyı koyup tedavi şekline karar verecek olan doktorlardır.özellikle miyom tanısı konup takipte kalan hastaların önerilen aralıktaki kontrollerini aksatmamaları gerekir.

şikayeti olsun olmasın tüm kadınlarımızın yılda bir kez kadın doğum muayenelerini ve smear tetkiklerini yaptırmaları gerçeğini de hatırlatmakta yarar görüyor, sağlıklı günler diliyorum

Cinsel ilişki sırasında kadın yumurtasının erkek üreme hücresi spermle döllenmesiyle başlayan süreç şeklinde tanımlanan gebelik (hamilelik) ortalama 37-40 hafta sürmektedir. Doğum kontrol yöntemlerine başvurulmayan cinsel birlikteliklerde hamilelik ihtimali artar.

Riskli gebelik ya da yüksek riskli gebelik; gebelik öncesi ya da gebelikte ek bir hastalığı olan veya taramalarda düşük riski veya bebekte sakatlık riski çıkan gebeliklerdir

Normal vajinal doğum yapılamayan durumlarda başvurulan yöntem, sezaryen doğumdur. Normal doğum düşünülen durumlarda acil olarak sezaryene geçiş yapılabileceği gibi doğum öncesi planlama yapılarak da sezaryen kararı alınabilir. Doğumdan önce sezaryen yapılacağı kesinleşmiş ise işlemin yapılacağı tarih ve saat belirlenebilir.

Sezaryen doğum, ameliyathane koşullarında ve anestezi altında gerçekleştirilen bir doğum tekniğidir. Bu işlemde önce karna, sonra rahme kesi uygulanarak bebeğin anne karnından çıkarılır. Daha sonra kesi yerleri dikiş ile kapatılarak doğum tamamlanır.

ajinal akıntı, vajina ve rahim ağzındaki küçük bezlerden salgılanan sıvıdır. Bu sıvı, vajinayı ve üreme sistemini temiz ve sağlıklı tutarak eski hücreleri ve kalıntıları temizlemek için her gün vajinadan sızar. Östrojen seviyelerindeki normal değişikliklerden vajinal akıntı meydana gelebilir

Vajina sarkması, vajinanın etrafındaki kas, bağ dokular, pelvik organları ve dokuları yerinde tutan sinir, kas dokularının zayıflamasıyla kopar ve vajenden dışarı sarkmalar meydana gelir. Normal doğum yapmak, östrojenin yetersiz gelmesi, yaşlılık gibi sebeplerden ortaya çıkmaktadır

Tedavi edilebilen cinsel yolla bulaşan hastalıklar: Sifiliz, bel soğukluğu, klamidya ve trikomoniyazdır. En sık görülen seksüel geçişli 4 hastalık ise; hepatit B, herpes simplex, HIV (AIDS) ve HPV tam olarak tedavi edilemez